BİR KADIN , ÖLÜ BİR ADAM VE BİR AĞAÇ
Elimde bavulum , sırt çantam belki iki satır okurum diye zar zor tutabildiğim ince bir hikaye kitabı . Uzaktan bakan tahmin edebilir mi gideceğim yeri . Herkes gelecek kişiyi bekliyor kimse kimseye dikkat bile etmiyor ki . Ne kadar çok insan bekliyor karşılamak için . Çıkış kapısından tek başıma çıkıyorum , beni karşılayacak tek kişiye doğru yola çıkıyorum , sana doğru yola çıkıyorum . Buna bir kavuşma diyebilir miyiz ? Bana düşen kavuşma bu olmamalıydı , pardon bize düşen kavuşma . Seni neden yok saydım ki .. Bir insan ölünce neden o hiç var olmamış gibi konuşuyoruz . Yok olmuş gibi . Bunu bir kavuşma sayalım o zaman , aksi seni yok saymak olur .
Seni ziyaret etmek için bunca yol gelmeye kızıyorum biliyor musun ? Tüm yolcular gibi valiz hazırlamaya , bilet almaya , saat kurmaya , evden çıkarken son kez etrafa bakmaya kızıyorum . Bunlar canlılar için değil mi ? Her şey bu kadar canlı iken senin ölü olmana kızıyorum .Bu kadar canlı olmaya kızıyorum . Daha dün kışlık domates kaynatmaya dayanamıyorum . Bu da bir hayata tutunmak değil mi ? Kış için erzaklar hazırlamak insanın canını bu kadar yakar mı ? Yakarmış daha yeni öğrendim . Ölümle tanışınca olur olmaz o kadar şey can yakıyor ki . Geçenlerde kahvenin yanında verdikleri küçük lokumlar canımı yaktı. Sen yiyemeyeceksen bunların hala ikram edilmesi haksızlık değil mi ? Evet öyle biliyorum . Şimdi sen eğer beni görüyorsan neden yalnız olduğumu , arabaya yalnız bindiğimi merak etmişsindir . Arayamadım kimseyi . Annenin beni her gördüğünde sana daha çok yanmasına dayanamadım . Kıyamadım ona . Bir evladın yasını tekrar kanatmak istemedim . Belki bir daha ki sefere biraz daha iyileştiğimizde , şoktan kurtulduğumuzda giderim ne dersin ?
Mezarlıkların yerlerini kim belirliyor , neye göre seçiyorlar acaba . Ben olsam en güzel, en havadar yerleri size ayırırdım . Tenha , eski , karanlık yerlere izin vermezdim . Belki de mezarlıkları tenhalara yapmıyoruz , tenhalaştırıyoruz . Korkuyoruz . Anlam veremiyorum buna , korkulacak ne var .Bak tabela göründü . Heyecanlanıyorum hemen . Sanki normal bir zamanda buluşuyormuşuz gibi kalbim çarpıyor . Bu sessizliğe biraz çarpıntı iyi gelir . Geçen geldiğimden beri değişen bir şey yok . Buralar sadece bayramda mı kalabalık . Arabadan inip sana gelmem 20 adım . Yüreğime oturan şu taş olmasa koşarak geleceğim yanına . Ama o taş yok mu kalakalıyorum . Çok toyum daha . Ölümle tanışalı çok olmadı . Öğrenemedim onunla yaşamayı , kabul etmeyi . Ama öğrenirim değil mi ? Dolaptaki kışlık domateslerimle , reçellerimle , kredi kartı taksitlerimle yaşama tutundum . Kapıdan bile girdim , kalabalıklaşmış yeni misafirler gelmiş . Ölüm ölmüyor derler ya ölmemiş, ben yaşarken bir sürü arkadaş gelmiş yanına . Bana sadece sen ölmüşsün gibi geliyor bazen , öyle değilmiş yeni mezar taşları var . Güneşte parlıyorlar. Ben seni arıyorum , sadece seni . Oradasın işte yanına diktiğim küçük servi ağacının yanındasın . Bu ağaç neden bu kadar yavaş büyüyor . Sana gölge olması için ne kadar zaman geçmesi lazım . Üstündeki bu sarı otlar ne . Kimse gelmedi mi benden başka . O otlar var ya onlara ağlıyorum en çok . Üstünde biten o otlar , her seferinde diktiğim çiçekleri yenip nasıl yayılıyorlar böyle . Bari siz yapmayın ne olur ! Dünyaya sığdıramadığımı şu 2 metreye sığdırmışken siz yapmayın . Üstünde çiçekler bulayım , büyüyen bir servi bulayım . Komşumuz Mehmet Amca 94 yaşında hala yaşıyor , gülüyor , sohbet ediyor . Allah uzun ömür versin de senin ne işin var bu yaşta burada . İnsanlar sevdiklerinin ellerini tutup bana teselli veriyor , metin olmamı bekliyorlar . Burada yattığını kabul etmemi bekliyorlar . Yılda 2 kez ziyaret ederek metanetli olmamı istiyorlar . Saçında tek beyaz yokken öldüğünü söylediler bana . Senin için de yaşamamı söyleyenler oluyor . Nasıl yapılır ki bu . Ölüler konuşamaz cevap veremez biliyorum ama anlamıyorum işte. Tüm hasretler senken hangi gurbette olduğumu unutuyorum . Ölümü yakıştıramıyorum bize. Teselli edemiyorum kendimi . Ölümü anlayamadım ben , İki kişilik yaşamak zor geldi . Bunca mezarlık varken nasıl da unutmuşuz ölümü . Elimi bu kadar sıkı tutarken nasıl da ihtimal vermemişim . Geçip gitmişiz seninle mezarlıkların yanından . Sormak istediğimiz nice soruyu sormamışız birbirimize . Odanı boşaltırken fark ettim , ne kadar çok şey varmış bilmediğim . Şiir yazdığını neden söylemedin hiç . Kitaplarının arasına koyduğun o satırları neden okumadın bana . Gitarı ne zaman çalmaya çalıştın ve başaramadın . O kareli gömleği neden hiç giymedin . Giyemedin belki de.
Beni teselli eden tek şey ne biliyor musun ? Gitmek senin elinde değildi. Bu daha dayanılır kılıyor her şeyi .Yeniden görüşebilme umudu beni ayakta tutuyor. Yola devam etmem gerektiğini hatırlatıyor . Yanımda olsaydın dünya başka bir yer olurdu . Yanımda yoksun dünya bambaşka bir yer . Kötü insanlar arasında bir başıma kaldığımda sensizliğe canım çok yanıyor . Beni koru istiyorum mezarında yersiz otlar buluyorum . Lokman hekim nerede kaybetti bu ölümsüzlük iksirini onu senin için bulmak istiyorum . Keşke bulabilsem o iksiri ama hayır ben mezarının başında ağlıyorum . Ağaçsız mezarlıklara ağlıyorum . Koca mezarlıkta bir senle ben . Ben de gidersem burada bir başına kalacaksın gibi geliyor . Şu kapıdan çıkınca yüreğime bir ağrı yerleşecek , sensizlik ağrısı koydum adını . Özür dileme sakın. Yanındaki servi ağacına iki çift sözüm var .
Büyümen gerek biliyorsun değil mi ?
Gölge olman gerek .. Sen büyürsen çiçeklerime de gölge olursun . Şu inatçı sarı otlar gider o zaman . Ona da yanmasın içim izin ver . Sen bilmezsin yanında yatan bu adamı . Tanımazsın sen . Ona arkadaşlık et tamam mı ? Ona iyi bak . Bana gölge olana sen de şimdi gölge ol . Benim geri dönmem gerek . Ölümle barışmam gerek . Yaşamam gerek . Ona iyi bak ben bir mevsim sonra yine geleceğim biraz büyü ne olur emanetime iyi bak ...
BİR AĞAÇ ;
Küçük bir ağacım ben . Gözyaşları bile su olur bana daha çok küçüğüm . Şu Havva kızı ne diller döküyor bana . Büyüsem ağlaması biraz geçecek mi acaba . Teselli bulacaksa kocaman bir ağaca dönüşmek isterdim . Ona tüm ayrılıkların bir gün son bulacağını söylemek isterdim . Sevdiği adamın ruhunun ,dallarımda onun sevgisiyle dinlendiğini söylerdim . Bir şey diyemedim . Kapıdan çıkarken son kez bana bakışından anladım ki büyümeden rahat etmeyecekti .
ÖLÜ BİR ADAM ;
Gidiyorsun . Hoşçakal diyemiyorum sana. Hoş geldin diyemediğim gibi. Halbuki kavuşmaların hakkını verirdik biz. Dünyada az yaşadım , doyamadım belki de . Sana da doyamadım ama sevdiğim . Toprak oldum hiç anlamadan . Burada seni bekliyorum , bir daha ki mevsim yine geleceksin . Burada ölümle iç içeyken biliyorum ki ölümsüz olan sevgidir. Sen yokken Servi ağacımıza iyi bakacağım . Büyütemediğimiz çocuklarımızın hatrına büyüteceğim onu . Sen bir kez gülesin diye yüreğindeki taş küçülsün diye ona iyi bakacağım ...
Kalemine yüregine saglik kalmakmi zor gitmekmi servi agaci olmakmi sari ot olmakmi ölum hangisine daha zor..yada ölüm ne 🤔👏
YanıtlaSilIsmet Özel'in dedigin gibi: "Ölüyoruz, demek ki yaşanılacak... " Yüreğinden öpüyorum cancağzim.
YanıtlaSil